AŞK MEKTUPLARI

MEKTUP 1

Oturuyorum gözlerim kapalı,düşünüyorum bir hayal kuruyorum.Seninle bizim yaşadığımız evi düşünüyorum.Sabah,ben erkenden uyanıyorum.Hazırlanıp dışarı çıkacağım.Hazırlık yapmamız gerek akşama misafirlerimiz var.Önce güzel bir duş alıyorum,sonra giyiniyorum. Sen hala daha mışıl mışıl uyuyorsun.Seni uyandırmak istemiyorum.O kadar güzelsin ki bunu sana anlatamam.
Dışarı çıkıyorum arabamızın anahtarları elimde,otoparka giriyorum ve yavaş vayaş arabanın yanına yanaşıp kapıyı açıyorum.Güzergah en yakın market...Gerekli alışverişi yapmam fazla sürmüyor.Geri dönüş yoluna giriyorum.Bir şey mi unuttum acaba...Yolun kenarında bir çiçekçi var.Arabayı sağa çekiyorum ve çiçekçiye girerek senin için sarı bir gül alıyorum.Sonra tekrar arabaya, geldiğim yoldan geri dönerek tekrar eve dönüyorum. Ve kapıdan içeri girerken “hayatııım” diye sesleniyorum sıcak ve marur bir sesle..Fakat sen halen daha güzellik uykundan uyanmamışsın.Çiçeği yanıma alıyorum.Küçük bir not “ uyandırmaya kıyamadım.“Başucuna bırakıyorum.Sana bağlılığın bir ifadesi...Mutfağa geçip kahvaltılık bir şeyler hazırlamaya koyuluyorum.“Aşkım uyandığında her şey hazır olmalı “diyorum kendi kendime..Biraz domates,peynir,salam..Kahvaltı sofrasının kalabalık olmasını istemiyorum..Oranın kalabalığı biz olmalıyız..Çay evet şimdi çay hazırlanıyor.Hmmm..Bide rafadan yumurta..Şimdi oldu...Soframız hazır..Bu arada senin uyandığını farkedemiyorum.Oysa seni hissetmek isterdim..Herşeyinle..Sessizce ben hazırlık yaparken sen arkadan sarılıyorsun..“ Canım benim,seni seviyorum.. “diyorsun bana “ bende..bende seni seviyorum...”Mutluyuz ikimizde,çünkü mutluluğumuza gölge düşürecek hiç bir şey yaşamadık,çünkü birbirimize sevgiyle bağlıyız,çünkü bizim tek güvencemiz yine ikimiziz..Eeee ne de olsa bu dünya bizim kendi dünyamız ve bunu biz kurduk.Kendimiz için,çoçuklarımız için..Kimsenin mutluluğumuzu engellemesine izin veremeyiz.Birbirimize o kadar çok güveniyoruz ve o kadar çok bağlıyıyz ki nikah işlemlerini bile önemsemiyoruz.“Off allahım biz şimdi haftaya Cuma evleniyormuyuz” diyerek birbirimize gülüyoruz,sonrada “ne gerek vardı ki biz böyle iyiydik” diyoruz.Birbirimize ve kendimize güveniyoruz...
Şimdi iş vakti,seni yalnız bırakmak istemiyorum. Masayı toparlamak için birbirimize yardım ediyoruz.“Keşke bitmeseydi..”diyoruz birbirimize bakıp ama biz bunları sürekli yaşıyoruz. Ben çıkış kapısına doğru yavaşça yaklaşırken sen arkamdan geliyorsun.Elimi tutuyorsun sürekli beni bırakmak istemez gibi bir halin var.Biraz da yaramazsın tabi ama bu çekilir bi durum..Bana sıkıca sarılıyorsun..
“- Akşama geç kalma..
- Peki canım..
- Biliyorsun misafirlerimiz var...
- Hıhım biliyorum canım..
- Seni seviyorum canım..
- Bende ben de seni seviyorum..
- Gitmeni istemiyorum.. Ne zaman bitecek bu işler.. Ne zaman seninle....”
Elimi yüzüne uzatıyorum ve işaret parmağımla dudağını engelliyorum..
“ -Şşş bana şimdi öyle bir hediye ver ki hayatımın bir anlamını olduğunu,gittiğim yerde başarılı olmak için bir sebebim olduğunu,ve kendime dikkat edip her zaman geri dönmem için mutlak bir sebep olduğunu bana unutturmasın..
- İşte hediyen canım..”
Yoğun bir dudak temasından sonra dışarı çıkıyorum.. Dış kapıdan da çıktıktan sonra yavaşça geri dönüp pencereye bakıyorum..Ordan masum bir ifade ile beni izliyorsun.. Öeylece duruyorum bana sanki bir daha geri dönmeyecekmişim gibi bakıyorsun..“Üzgünüm canım ama bizim ve çocuklarımızın geleceği için gitmem gerek “ diyorum ve hızla yola koyuluyorum.Of Allah’ım yapılacak çok iş var..Ama sen hep aklımdasın..Dudağımda öyle bir iz bırakmışsın ki ne yapacağımı,nereye gideceğimi, kendime nasıl dikkat edeceğimi iyi biliyorum.İnsanlar sokaklarda,bir adam var koşuyor.. sanırım işine geç kalmış..Bende geç kalmamalıyım.Şu gaza biraz daha bassam iyi olacak.. Bir an önce gidip işlerimi halletmeli ve sana geri dönmeliyim.Ne kadar güzel bir hayat.. Senin aklında ben,benim aklımda sen..Evet bu hayatın güzelliğinin;senin için ben,benim için de sen olduğunu hatırlayarak hızımı biraz daha arttırıyorum........
......Evet sonunda...Paydos..Bu günkü iş bitti..Ama önümde çok günler var..Şimdi dönüş yolundayım..Fakat o da ne ?Telefon çalıyor..Sanırım geç kaldım..

- Efendim
- Hayatım nerdesin?
- Yoldayım canım geliyorum..
- Tamam canım,seni özledim ve misafirlerimiz de geldi..
- Anlaşıldı komutanım..
- Hmmm..Bunun bir de cezası olacak tabi..
- Anlaşıldı komutanım..
- Seni bekliyoruz..
- Tamam canım geliyorum.
Allahım nasıl geç kalırım..bir an önce gitmeliyim..Hızımı arttırıp vitesi yükseltiyorum.. Çalıştığım iş alanının sınırları içerisindeyim.Yol karanlık..Ne bir sokak lambası ne karşıdan gelen ne de beni takip eden bir araç var..Daha fazla geç kalmamalıyım..Bir vites daha yukarı..sanırım bu dört oldu..Hmm dikkatli olmam gerek..Sanırım bu yoldan bir tanker geçmiş.. Yolda boylu boyunca uzanan bir yağ şeridi var..Arada bir şerit kesiliyor tekrar başlıyor......Aman Allah’ım....
.......O hiçbir şeyden habersizdi..Bildiği tek şey aşkının yolda olduğu ve her an için kapıyı açabileceğiydi..Misafirleri ile ilgilenmesi gerekiyordu..Ablası gelmişti eşiyle birlikte...Tatlı bir muhabbetin ortasındaydılar..Birden bir kapı sesi duyar gibi oldu..Yerinden fırladı aşkım geldi diye.. Ama yok! gelen kimse yoktu..Ablası sordu ne oldu diye..“Hiiç sadece kapı açıldı sandım..”ama gelen yok!..Üzgün bir tavırla tekrar kalktığı koltuğa geri döndü.. Önündeki sehpaya gözleri daldı..Ve derin bir iç çekti..“Off neden bu kadar geç kaldı?” İçinde nedenini anlamadığı bir endişe vardı..Ablası
- Neden bu kadar heyecanlısın bu akşam bakalım
- Hiiç
- Pek te hiç değilmiş gibi
- Evet
- Nedir?Bir müjdemi var yoksa
- Nerden bildin ablacım?
- Sadece tahmin ettim.Bende müjde vereceğim zaman böyle heyecanlanırım
- Evet bir müjdem var.Yani aslında bunu ona dün akşam söyliyecektim ama Söyleyemedim bu müjdeli haberi sizinle beraber vermek istedim.Yani en azından söylerken güçlük çekmemek için
- Nedir müjden?Bizi bekletmezsin herhalde gerçi ben tahmin eder gibi oldum ama sen yinede söyle
- Evet su bence de söyle bende meraklandım iyice
- Şeyy..Bir çocuğumuz olacak
- Ne kadar güzel ama bunu ona söylemek bu kadar zormuydu?
- Heyecan ablacım heyecan
Kısa bir sessizlik oldu ve gözleri yine önündeki sehpaya daldı..Yine bir iç çekti ve kendi kendine
- Yolunda gitmeyen bir şeyler var
- Ne gibi?
- Bilmiyorum..İçimde henüz anlam veremediğim bir hüzün var
- Sanki bir şeyler olacak gibi sanki..sanki.....
- Dert etme bu kadar Su bende bir erkeğim o da şimdi senin yanında olmak için can atıyordur..Sabırsızlanıyordur..Hatta her an için kapıdan girebilir..
Yine bir sessizlik gözleri yine sehpa da bir iç çekiş daha “ Ne oldu niçin hala gelmedi? “Bir anda sehpa da odaklanarak göz bebekleri büyümeye başlar..Ruhunun derinliklerinden gelen o acı kalbine tıpkı bir bıçak gibi saplanıverir..Artık hüzünden eser yok..Yüzü kasılmaya başlar..Ellerini titreyerek göğsüne doğru götürür ve kendine tıpkı sevgilisine sarılıyormuşcasına sıkı sıkıya sarılmaya başlar ve kısık ve hızlı bir şekilde nefes almaya başlar..Ablası ve eniştesi şaşkınlıktan dona kalmıştır..Her şey bir anda olur..Acı giderek artıyor.. Yüzündeki ve nefesindeki kasılma hat safhada, bu sırada ağızını sonuna kadar açıp başını yukarı kaldırıyor..Çığlık atmak istiyor fakat sesi çıkmıyor..Gözlerindeki buğulanma yaş damlalarına dönüştü bile yavaşça yanaklarında süzülüyor...Ablası büyük bir refleks ile yerinde fırlayıp omuzlarından tutuyor..Ve geri dönüp eşine “
- Çabuk bir kolonya su falan bir şeyler getir..
- Allah’ım Su ne oluyor..
- Su yalvarırım cevap ver..
- Titremeye başladı çabuk oll
- Su konuş beninle kendine gel ne olur..
Ve yavaş yavaş gözleri kapanmaya başlar..Nefesindeki ve yüzündeki kasılma yavaşça yumuşar ve sanki son nefesini verircesine bir nefes bırakır dışarı doğru..Yavaşça koltuğun üzerine yığılır..“İşte kolonya geldi.. “Ablası ne olduğunu anlamadan ellerine bileklerine alnına kolonya sürmeye onu kendine getirmeye çabalar ama nafile “ Su “ der boğuk bir sesle gözlerini açmaz açamaz..Sağ elini hem korkuyla hemde titreyerek boynuna uzatır..“ Aman Allah’ımmm!!!! “ Suuu!!” diye bir çığlık atar.. “Olamaz hayır bu olamazzz “fakat oldu. O öldü..Nasıl yada nerde öldüğünüz önemli değildir..Önemli olan bir şey varsa o da öldükten sonra nereye gideceğinizdir..
Bu arada o!O bir daha o eve hiç gelemeyecek..Ve belki de hatırlayacağı tek şey acı bir lastik sesi..Hepsi bu kadar..Birbirini delicesine seven iki insan artık asla ayrılmayacaklar.. Hep beraber,hep birlikte olacaklar..Ve orda sevdiklerini sevenlerini bekleyecekler..Onlar artık sonsuza dek beraberler...Ve mezar taşlarında dünya yok olana dek“Öyle birini sev ki sen ölünce o yaşamasın”Yazacak.... 








MEKTUP 2



Geceydi seni bana taşıyan...

Sen geceye yakındın, bende sana....

Ağır aksak işleyen zamanın düşürdüğü tuzaklardan kurtulup geldin, hoş geldin.

Korkularınla, sırlarınla ve sadece gözlerine derin bakanların görebileceği acılarınla geldin, iyi ki geldin.....

Bekleyişlerimin içine hapsettiğim özlemlerim vardı. Nicedir kimseyle paylaşmadığım hüzünlerim.Soramadığım sorularım.. Hatırladığımda yüreğimde yaratacağı o korkunç sızıyı duymaktan korktuğum için beynimin bir köşesine fırlatıp attığım ve bir daha hiç dokunmadığım anılarım vardı....

Şimdi özgür bıraktım özlemi. Şimdi hüzün de sevinç de doyasıya yaşanıyor bende. Sorular cevabını buluyor, anılar canlanıyor, çünkü sen geldin.

Susmak ne çok akıllandırmış beni... Ne çok biriktirmişim kelimelerimi.... Bir bir dökülürken dilimden sevda sözcükleri senin o tedirgin duruşun bile durduramıyor beni.

"Seni soluyan bir rüzgara kapılmış gidiyorum.", yüreğimi bir yelken gibi açtım, seninle dolduruyorum. Seninle olmanın, seni yaşamanın ve zamanı sadece seninle paylaşmanın eşsiz hazzını duyumsuyorum, ne iyi ettin de geldin.....

Bir büyüysen bozulma! Bir hayali yaşıyorsak kaybolma. Hep biz çözecek değiliz ya gerçeğin düğümlerini, bırak kendi halinde kalsın.

Ruhuna talibim ben asıl gerçek bu. Kaçışlardan bıkmış, hep yarım kalmış ruhum da bir tek seninle doyuma ulaşacak, kendini bulacak.

Dedim ya, sen geldin. Bir de mavi var öyle ya.....

Nereye saklamıştım maviyi Kimlerden gizlemiştim de yok sansınlar istemiştim Bak, güneş bile mavi mavi parlıyor görüyor musun Yavaş yavaş yok oluyor yüreğimin gri katmanları. Maviyle anılıyor görebildiğim her şey.

En çok maviye tutkunum ben, bu yüzden mavi sen oluyorsun, çocuk gibi seviniyorum. Sen maviyle geldin..Sahi , çocuk olmayı ne kadar özlemişim ben...

Senin içindeki çocukla oynayacak bendeki çocuk. Yalansız ve saf olacak. Kumdan kaleler yapacak, içine seni koyacak. Kaleyi yıkacak, seni kurtaracak, kahraman olacak. Çığlıklar atacak, yorulmayacak, sensiz hiç bir oyunda "ebe" olmayacak. Korkma , içindeki o çocuk hep yaşayacak, kimsenin zarar vermesine izin vermeyeceğim. Çünkü sen o çocukla varsın, o çocukla geldin.

Yoktum ben , senden önce yoktum sanki. Sen geldin varlığını bildim. Sen geldin bir dokunuşun, bir öpüşün nasıl da büyük bir hazza dönüştüğünü gördüm.

Sen geldin ben oldum, aşk oldum.

Sen geldin....

Ama ne güzel geldin... 









MEKTUP 3





Uzun zamandan sonra ilk defa aldım fotoğrafını elime koptu içimden bi parça daha ne sen ne de hatıraların beni her halinle koparıp atıyorsun ve ben başaramıyorum eski halime dönmeyi...kendi kendime savaş veriyorum karşımda bi başkası olsaydı eminim ki galip gelirdim ama kendimle baş edemiyorum, yüreğim galip geldiği sürece kendimle savaşırken hep kaybetmeye mahkum oluyorum çünkü lanet bi gerçek oturmuş tam orta yerine ve ben bu gerçeği söküp atamıyorum...biliyorum ki başka diyarlara yelken açmadığım sürece o gerçekle yaşamak zorundayım. Ne başka diyarlara yelken açacak rüzgar kaldı yüreğimde nede seni söküp atacak güç ! Hayatıma bi yön veremiyorum çünkü pusulamı kaybettim tıpkı seni kaybettiğim gibi...kendi gemimde mürettebatsız yapayanlız kaldım dümenin başına oturmuş nereye gittiğimi bilmeden şuhursuzca dalgaların gemiye şiddetli bi şekilde çarpışını izliyor ve korkuyorum hem denizden hemde yanlızlıktan korkardım ben ve bütün korkuları bi arada yaşıyorum...heryer karanlık ve ben bütün denizcilerin umudu olan deniz fenerini arıyorum...bulamıyorum...
Ne yaparsam yapayım nereye gidersem gideyim biliyorum ki seni hep yüreğimde taşıyacağım sen istemesende...belki beni basit biri olarak gördün ve bu yüzden evet bu yüzden bu kadar rahat çıkarıp attın yüreğinden ama sen bende bu kadar basit olmayacaksın seni ben geçmişe iade etmiyeceğim ne kadar karanlıksa geleceğin o karanlığa meydan okuyacak kadar büyük benim sevgim ve ben bu sevgiye sensizde sahip çıkacağım..! hayatım boyunca sahip olmak istediğim ve uğruna canımı feda edeceğim iki şeyi kaybettim ben kaybedicek neyim kaldı ki başka ? Umudum kalmadı yarınımdan ve ben umudum olmadan yaşatıyorum bu sevdayı ne senden ne gelecekten hiçbir beklentim yok ! Gelmiyeceğini biliyorum ki zaten, ne geçmiş gelcek bu güne nede hasretini çektiğim olacak yarınımda...canım sevdiğim şunu unutma – sen bende ben ölürsem ölürsün, sen ölürsen ben zaten ölürüm – ne gelicekse senden gelsin senden yana ölüme bile razıyım inanki bu yazdıklarım yüreğimde yaşadıklarım sana ne yaparsan yap ne yaşatırsan yaşat sana asla kin duyup nefret bağlayamaz bu yürek o kadar güzelsinki içimde tüm kötülüklere inat çoğalır sevdam ben senden vazgeçmeyeceğim bedeli yaşamımda olsa bari sen bensizlikten vazgeç be delim seni her özleyişimde içime her hasretin düştüğünde bükülüyo dudaklarım istemeden iki damla yaş oluyorsun gözümde ve süzülüyorsun yanaklarımdan sol göğsümün üzerine işte o an seni hissediyorum tenimde ve yüreğimde ben seni seviyorum bebeğim deli yarim sen beni sevme sende.... 










MEKTUP 4





Bir gün içimden gittin, anladım. Nereye gittiğin değildi önemli olan... Kiminle gittiğin, hangi havayı soluduğun, hangi şehrin, hangi sokağında yürüdüğün önemli değildi. Sen içimden gitmiştin... İçimde ne varsa bana ait, seninle gitmişti.

Renklerim, ruhumdaki yaz, güneşim gitmişti.


“Bana kalan,
Beni kalansız bölen bu şehir.
Ah! bu şehir, yalan şehir”


demek isterdim; ama yalan olan sendin. Benim yarattığım, inanmak için yıllarımı harcadığım kocaman bir yalandın sen. Gerçek olduğunu gördüm. Sen gittin...

Aslında içimden giden sevgili değildi. Ben sadece, yalanıma inanmıştım. O, gerçekti... Aşk bitmişti. Düşünüyorum da acaba aşk, ruhumuzun derinliklerinde yaratılan koca bir yalan mı? Şiirde, müzikte ya da sözde, nerede aşk varsa orada bir de yalan yok mu? Aşk ve yalan, güzel ile çirkin, iyi ile kötü gibi birbirini besleyen, değiştiren ve dönüştüren; biri olmadan diğeri varolamayan ya da anlamsız kalan evrimin temel dinamiklerinden ikisi olabilir mi? Ya da aşk, yalana sesdeş mi? “Seni seviyorum” derken, aslında içimizde yarattığımız en güzel yalana övgüler mi düzüyor, kendimize olan hayranlığımızı mı dile getiriyoruz?

“Bir gün içimden gittin, anladım.”


Aşk, uydurduğumuz en güzel yalan! Ve aşk, yalan varsa aşktı.


İnsanın doğasında var. Doğrular ne kadar da az cezbeder bizi. Yasaklı ya da yanlış ne varsa, yaptıklarımız hanesine yazmak isteriz. Durduralamaz bir dürtüdür bu. Yalanı bazen istem dışı kullanırız. Söyleyen biz değilizdir ama, söyleten ta kendimizdir.

İçimizdeki yasaklı kimliktir O:


Mülkiyet duygusu ve egosu olağanüstü gelişmiş; ihtiraslı, doyumsuz ve aşka her zaman hazır. Pembedir, mavidir ve daha çok kırmızı. Cıvıl cıvıldır, yerinde duramaz. Yaz gibidir: Islak ve sıcak. Zaafları vardır, yasak ve güzel olan herşeye. O cennetteki en güzel meyveyi tadan, ilk ihaneti gerçekleştirendir. Kısacası O, yaşayan tarafımızdır. En güzel anılarımız, en heyecanlı anlarımızdır...

Bir gün içimden gittin, anladım. Nereye ve neden gittiğin değildi önemli olan... Kiminle gittiğin, hangi havayı soluduğun, hangi şehrin, hangi sokağında yürüdüğün önemli değildi. Sen içimden gitmiştin... İçimde ne varsa bana ait, seninle gitmişti.

Renklerim, ruhumdaki yaz, güneşim gitmişti. 









MEKTUP 5





Sen uzaksın bana ve bir okadar da yakın. kabullenmek istemediğim, hissetmekten korktuğum bir duygu var içimde sana karşı günden güne büyüyen. o duygunun vücudumu sarmasını istemiyorum. eğer ufacıkda olsa bir yer verirsem ona bu zamanla beni kahreder ve ben kendimi asla affetmem.gözlerimi gözlerinden kaçırmamın, seni görünce, seninle konuşunca heyecanlanmamın, seni düşünmekten büyük bir keyif almamın, seninle birlikte olduğumda
elini tutmak isteyişimin, dudağına bir buse kondurmak isteyişimin, bunların hepsinin bir nedeni olmalı.ve bunların ötesinde ne hissedersem hissedeyim, sadece bu hissettiklerimin bende gizli kalacağını, ne olursa olsun senin bunları
asla öğrenmemen gerektiğinin bilincindeyim.bu yazıyı oturmuş sana yazıyorum işte. belki bir gün olurda bir tesadüf eseri eline geçer bu yazı ve sen bunu okurken yazarına takılır gözlerin, şaşırırsın benim adımı orda görünce ve belki merak edersin bunun kime yazıldığını. bilemezsinki o yazının senin için
yazıldığını. her mısrasında, her kelimesinde senin olduğunu.
bilseydin ne hissederdinki, bunu bilmeyi isterdim. ufacıkta olsa yüreğinde benim için ne hissettiğini, zaman zaman beni düşünüp düşünmediğini, hepsini bilmek isterdim. ama bunları senden duymak istemezdim. isterdim ki martılar fısıldasın beni sevdiğini, denizler senfoni orkestrası kursunlar senin bana sevgini anlatacak, yıldızlar kayarken beni sevdiğini çizsinler gökyüzüne. yada gözlerin
gözlerimdeyken seni seviyorum de içinden, ben onu hissederim.
imkansızlıklar kahrediyor beni. ama yinede şikayetçi değilim. zaten istesekte seninle iki çılgın aşık olamıyacağımızın farkındayım.
bu duygu beni korkutuyor ve rahatsız ediyor çünkü doğru değil. ne doğru ki hayatda zaten...sana yazıldığını bilmediğin ve belki hiç haberin bile olmıyacak bir yazı bırakıyorum. şuan beni duymasanda, ve bunu hiç bir zaman bilmeyecek ve anlamıyacak olsanda ilk ve son kez söylüyorum bunu ''seni seviyorum herşeye rağmen'' 











MEKTUP 6



Sevgilim
Sen gideli kaç saat oldu ? Kaç gün geçti, kaç hafta..? Saymadım.. Bana yüzyıllar geçmiş gibi geliyor. Son anda sen giderken gözlerinin buğusunu bıraktın.. Şimdi sis içinde bütün dünya. Çiçekler gözyaşlarımı içti, sen onları kırağı sanırsın, çiy sanırsın.. oysa hepsi benim gözyaşlarımla ıslak..
Sevgilim özlüyorum seni.. Bir balta indirildi, içimden bir ağaç köküyle devrildi. Gözlerimden akan yaştan belli değil mi, içim kanıyor. Özlem bir bulut gibi sarıyor beni, kuşatıyor . Seni sevmek bir sonsuzluk gibi büyüyor içimde. Haftanın her gününe, geçen her saate senin adını verdim. Senin adınla başlıyor mevsimler, yıllar sen varsan içinde, geçerli...
Özlem bir yağmur gibi yağıyor üstüme. Damlalar yüreğime vuruyor. Gecenin karanlığında bir başınayım.Uykularım bölük pörçük. Bütün rüyalarımda sen.. gözlerim kapanır kapanmaz gözlerin yaklaşıyor. Sonra bir rüzgar alıp seni, benden uzaklara götürüyor.
Geceler boyu sabahlayıp uğruna, boşluğa düştüğüm sevdiğim, bir tanem, gözbebeğim.. Yüreğimden mühürlendim sana.. Şiirler havalanıyor kuşlar gibi, şarkılar ağlıyor yokluğuna.. Sevgilim hayatı sende buldum ben, tükenirsem sen tüketirsin beni.
Yoksun, gittin, tek başına koydun... Bu nasıl bir özlemdir, kendi gövdem ateşten bir gömlek.. yanıyorum..Yetti artık, yetiş n'olur dayanamıyorum 







MEKTUP 7




Seni ne çok sevdim ben. Ne çok gözyaşı döktüm senin için. Geceleri sen yatağında meleklerin kanatlarıyla uçarken ben penceremin önünde senin rüyana girmek için dua ederdim. Bir bakışına, bir dudak kıvrımında titreşen gülüşüne ulaşmak için dünyanın bütün çiçeklerini önüne sererdim.
Şiirler, şarkılar, sevgiler içimde tutuşan bir ateş, onun yangınında senin için kül kesildim. Ağır hastalar geceyi zor geçirir. Sabahı bekler kırgın yürekler, hasta umutlar, yalnız ruhlar. Yalnızdı gecelerim. Hastaydı gecelerim. Kan kaybından giden bir yaralı gibi umarsızdı gecelerim. Bir uçurumun kenarına beni taşıyan karabasandı gecelerim. Adına yalnızlık dedim. Sensizlik dedim.. Sen beni bilmedin, beni tanımadın, beni sevmedin.. Bu bir ölümdü, bu bir fermandı .. Bıçak kesmez artık beni, ip asmaz, çeküller yüreğimi taşımaz. Yaşamak mümkün değil, yalnızlık karanlık kapılarıyla üstüme kapandı. Amansız acılar içindeyim.
Ey Sevdiğim.. Ben seni ne çok sevdim. Dünya bildi, bir sen bilmedin. Yalnızlığın diğer adı aşka karşılık almamaktır. Kaçılamayacak kadar yakın, tutulamayacak kadar uzak bir yerdesin.. Benim aşkıma yalnızlık kucak açtı. Senin yokluğuna dokundum, içim yandı. Odamın çıldırtan sessizliğinde sana seslendim. Yankısı döndü dolaştı, senin kapıların bana kapalı. Kendi sesim yine bana ulaştı. Anladım ki beni hiç duymayacaksın.
Sana sitem edemem. Sana kırılamam. Bir tek dileğim var senden, son bir tek isteğim. O da MUTLU OLMAN.
MUTLU OL SEVDİĞİM.. BİRİCİĞİM.. AŞKIM. NEREYE, KİME GİDERSEN GİT YETER Kİ SEN MUTLU OL... 






MEKTUP 8

Sana hiçbir şey söylemek istemiyorum. Bütün sözcükler yetersiz.. Hiçbir şey yazmak istemiyorum. Engin denizlerde kulaç attığım, üstüme gökkuşağını kuşandığım bu aşk yalanmış. Şimdi karanlık sularda boğuluyorum. Gökyüzü kurşun gibi ağır. Ne yana dönsem yalan. Gülüşler yalan, vaatler yalan..İnsanlar yalan. Ben seni mi sevdim..Senin gözlerinle mi baktım dünyaya.. senin ellerinle mi çiçek derledim.. sevinçti, aşktı göğsüme bastım. Kocaman bir yalanı seninle mi yaşadım?
Gözlerine baktığım zaman cennet bahçesine geçerdim.. Bir aldatmacaymış, kötü bir rüya.. Kötülüğün bile bir yüzü vardır, bir görünüşü.. ama en beteri buymuş.. bu aldatmaca. Bir masal olsaydın razıydım, bir şiir olsaydın, alır saklardım.Güzel bir yüz kalırdı senden geriye, hoş bir anı.. kimsenin dokunamıyacağı bir tarih. Ama hiçbir şey kalmadı.. Bir yokluğu varsaymışım. Bir HİÇ’e sarılmışım. Çölde serap bile değilsin. Serabın gizli ışığı vardır. Sen ışığı yutan karanlık.. bir kör kuyu.. Ben kör kuyularda kaynak suyu aramışım.
Nasıl olsa biterdi bu aşk. Ama unutulmaz bir hatıra, gençliğin en güzel anısı olarak kalsaydı.. Sen hiçbir şeyin değerini bilmedin. Kökün çürük, yaprağın kül, meyvan zehirmiş. Ben seni aşkın yerine koymuş aldanmışım. Kabahat sende değil, ben insan tanımamışım.
Sana karşı öfke duymuyorum, kırgın değilim, kızgın değilim.. Çünkü sen zaten yokmuşsun. Asıl kızılacak kişi benim.. Küçücük bir toz tanesini bir mücevher sanmışım. Senin ihanetin bana koymadı..Beni kahreden, beni yokeden, beni bin pişman eden tek şey.. bir aşk yaratmış tek başına yaşamışım. Sen zaten yokmuşsun ki.. senin neyine yanayım? 






MEKTUP 9




Sana baktığım zaman gözlerim kamaşıyor. İnce bir rüzgar esiyor saçlarının arasından, bütün denizler deviniyor .. binlerce güneş parlıyor gözbebeklerinde.. senin ışığın öyle parlak ki gökyüzündeki utancından eriyor
Sana dokunduğum zaman sudan geçer gibi ellerim, senin beyazlığınla arınıyor. Yüreğimin içinden ırmaklar akıyor. Sana dokunduğum zaman nefes alamıyorum, soluğum kesiliyor.Sana dokunduğum zaman boyut değiştiriyorum.. bütün renkler yenileniyor.
Bir masanın başında oturuyorsun, elinde çay bardağı… Diyelim ki çay içiyorsun. Senin oturduğun masa birden anlam kazanıyor. Çay daha lezzetli, masa daha sevimli, bulunduğun oda huzur veriyor.
Sen yürüdüğün zaman bastığın kuru toprakta çimen bitiyor, çevrende güller açıyor. Kuşlar havalanıyor sevinçle mavi gökyüzüne. Senin el sürdüğün yerden bereket fışkırıyor.
Ah sevgilim.. yüreğimin ateşi, başımın dumanlı yüce dağı, dinim kadar imanım kadar güvendiğim ey güzel insan.. seni kimse benim gözlerimle görmüyor. Sana sıradan biriymişsin gibi, yüzüne bile bakmadan bir söz söylüyor, cevabındaki gizemi fark etmiyor. Seninle kurulan cennet umurlarında değil.. Ama senin yüzüne bakıyorlar, onlara gülümsüyorsun, sana uzanıyorlar ses etmiyorsun. Verdiğin nimetin farkında değiller. Ben sana niçin onlarla berabersin diye hesap sormuyorum. Ama onlar senin değerini bilmiyorlar.
Bunun adı kıskançlıksa evet.. Seni kıskanıyorum.. Ama bu, sana layık olmayanların vurdumduymazlığından kaynaklanıyor. Kimse seni bulunduğun yerden bir santim aşağıda göremez, görmemeli.. İşte o zaman çıldırıyorum. Sana uzanan elleri kırmak, sana bakan gözlere mil çekmek istiyorum.
Sen burada, benim dünyamda, teksin, ulaşılmazsın. Sana ulaştığını sanan herkese lanet ediyorum. Çünkü onlar seni benim gözümle seni görmüyorlar. 







MEKTUP 10



Sen gittin.. Bir zifiri karanlık, bir zından yalnızlığı, ağır bir boşluk bıraktın geride. Gittin ve dönmeyeceksin bir daha. Haklısın gidişinde, bu aşkı bitirmekte haklısın. Tek söz söyleyemedim. Yüzüne bakamadım. Karşında ağlamadım. Eridim, tükendim, bittim. Sonsuzlukta bir insan nasıl olur.. sesi soluğu nasıl duyulur?
Elveda aşkım.. Elveda sevgilim. Sen kendini hiç böyle gereksiz, böyle değersiz, böyle yapayalnız hissettin mi? Ayrılık ölüm kadar acı ve soğuk.Aynalara bakıyorum. Aynada gördüğüm ben değilim. Gözlerim cehennem ateşi.. dudaklarım mühürlenmiş. Ellerim titriyor. Yüreğim kızgın demirlerle dağlandı. Yokluğunun bedeli çok ağır sevgilim.
Sevinçlerim, hayallerim, umutlarım, renkli dünyam elveda.. Elveda yaşamak.. Yaşamın anlamı elveda. Kimse farkında değil yokluğunun. Sensiz ne hallerde olduğumu kimse bilmiyor. Anlamıyor yitip giden bir aşkın kederini.
Düne kadar en yücesini yaşadım mutluluğun, ayaklarımın altından kayıp gidiyordu toprak, denizlerin ovaların üstünde uçuyordum. Güneş kadar yakındı bana aşk. Güneş kadar sıcak ve parlak. Bıraktın birdenbire, kanatlarım kesildi. Hızla çakıldım yere, boşluğun içindeyim, şimdi hiçbir şeyim.Oysa dünyanın en zenginiydim. Bütün çiçekler bizim için açardı, bizim için ballanırdı meyveler, ekinler bizim için bereketli, sular bizim için çağlardı. Şimdi toz duman içinde kızgın bir çöldeyim. Yönümü yolumu şaşırdım. Sam rüzgarlarına bıraktım gövdemi, sürüklenmekteyim.
Sen bensiz nasılsın, bilmiyorum. Rahat mısın, mutlu musun, bu kadar çabuk beni unutur musun?.. Nasıl birden mazi olursun?
Düne kadar gözlerinden aşkı içtiğim, dudaklarında yüreğimi erittiğim, uğruna bıçaklar çekip dünyaya meydan okuduğum ey sevgili nerdesin? Kimlesin?.. kimlerlesin?.. Kimlerle oynaşır gönül eğlersin? Ben burada, terk edip gittiğin yerdeyim.
Elveda aşkım.. Elveda birtanem.. Elveda sevgilim! Elveda sana.. 








MEKTUP 11


Sana uzaktan bakıyorum. Sana bakmak inanılmaz mutlu ediyor beni. Sen gidince aklım da senin peşinden sürüklenip gidiyor, yüreğim de.. Yanında biri mi var, ona bir şey mi söylüyorsun, onunla gülüyor musun.. içim yanıyor. Ama senden sonra gördüğüm o insan birden senden biri oluyor. Senin baktığın her yer artık güzel, senin konuştuğun her insan, özel oluyor.
Sen evine şu yollardan gidiyorsun. Ardından yürüyorum. Beni fark etmiyorsun. Önünden geçtiğin evlere, gölgesinde yürüdüğün ağaçlara, her gün bindiğin otobüse bakıyorum. Senin gözünle bakıyorum. Sen yokken de o yollardan defalarca geçiyorum. Senin kokun, senin havan, senin auran sinmiş havaya.. Sanki seni soluyorum.
Akşamları ne yaparsın acaba? Sofraya oturduğun zaman yanında kimler var? Hangi yemeği severek yersin, neyi sevmezsin? Kitap okur musun? Hangi kitapları seversin? Ne tür filmlerden hoşlanırsın? Televizyon izler misin? Gece sokağa çıkar mısın? Arkadaşlarınla en çok neye gülersin? En çok kim kızdırır seni..Hangi futbol takımını tutarsın?
Bilmeliyim. Senin hakkındaki bütün ayrıntıları öğrenmeliyim. Çünkü ben de o filmlere gideceğim, ben de o dizileri izleyeceğim, ben de o yemekleri seveceğim ya da nefret edeceğim. Bilmeliyim. Baştan kuruyorum dünyamı. Seninle yaşamaya başlıyorum.
Onca kalabalığın içinde, karmaşık yaşamın ortasında eğer sen varsan daha seni görmeden bir kuş gibi çırpınmaya başlıyor yüreğim. Bir ışık çarpıyor yüzüme, bir sıcaklık yürüyor göğsümde. Anlıyorum ki sen varsın. Sen ordasın. Sen gelmişsin. Bakmadan, başımı çevirip seni görmeden varlığının farkındayım.
Ey uzak uzak baktığım.. göz göze gelmeden, saçını okşamadan, değil bir rüyayı bir cümleyi paylaşmadan sevdiğim sevgilim. Bir aşk filiz verdi, fidan verdi, kök saldı içimde. Onu sana göstermek için ömrümü veririm. 









MEKTUP 12



Sevgilim sana nasıl söyleyeceğim, nasıl yazacağım.. Kelimelerim yetersiz, kalemim tutuk. Sana öyle hasretim ki bütün sözler ifadesiz. Senden önce yaşamamışım, senden önce ben ben değilmişim.Sen gittiğinden beri yine kendimde değilim. Seninle yaşadıklarım yetmiyor, anılar kalbimin acısını dindirmiyor.Ayrılık kapıyı çaldı, seni benden aldı.. artık içeri hiç kimse giremiyor.
Sevemiyorum kimseyi, gözlerim senden başkasını görmüyor. Ellerim senden başkasına gitmiyor. Dudaklarım senden başkasını öpmüyor. Geceleri bir yorgan gibi çekip üstüme, karanlığı örtüyorum. Uzak yıldızların ışığı bile bu karanlığı delip geçmiyor. Yıldız yok, ay yok, bulut yok.. umut yok sevgilim. Umutsuz yaşanmıyor.
Sokağa çıksam attığım adımlar boşlukta geziniyor, yağmurlar yağsa damlalar bana seni söylüyor. Çiçeklerin boynu bükük, güneş bitmiş. Dünya benden hesap soruyor. Bu ceza çok ağır sevgilim, bana reva gördüğün bu ceza çekilir gibi değil. Yüreğim sökülüyor.
Hatamı biliyorum, yanlışın farkındayım. Senden özür dileyecek yüzüm yok. İstersen kapının eşiğinde küçük bir taş olayım itip kaktığın, yeter ki uzaklara fırlatıp atma beni. Pencerende bir kuş olayım, elinin tersiyle uçurma beni. İnce parmaklarında solgun bir çiçek olayım, buruşturup kırma beni..
Susup gittin, çekip gittin. Bir namlunun ucuna kurşunu sürüp gittin. .Ama öyle kaskatı öyle ağır ki ruhum, can damarım kesilse bir damla kanım akmaz. Gözlerim ufka dikili, bir küçük kızıl ışık bekliyorum senden..Bir aydınlık teli.. Bir umut.. affeder misin beni? 








MEKTUP 13

Biliyorum sen de seviyorsun beni. Gözlerinden okunuyor, uyku gibi, yağmur gibi, duman gibi aşk dökülüyor gözlerinden. Beni sevmediğini söylerken dudaklarının kıvrımında öyle bir işaret görüyorum ki sevdiğini söylüyor. Elini tutuyorum, elimi iterken elin, yanarak titriyor.
Biliyorum sen de seviyorsun beni. Bazen hiç ses vermiyorum sana, beni çağırıyorsun, adımı sesleniyorsun, yüreğin beni arıyor. Uzaklara giderken beni de alıp götürüyorsun, yoksa bu kadar çınlar mıydı kulaklarım ?. Akşam yıldızına bakarken ben geçiyorum aklından, yıldız birden ışığa kesiyor.
Beklenmedik bir zamanda, umulmadık bir yerde ansızın karşıma çıkıyorsun, gözlerimiz karşılaşınca yüzünü çeviriyorsun. Benim yanaklarım alev alev..senin dudakların nar çiçeği.. bir rüzgar esiyor aramızdan görmezden geliyorsun. En yaşanacak zamanda saatler boşa akıyor, çileler sarıyorsun.
Sevgilim, benim nazlı sevgilim.. Neden bu cefa ? Neden susuyorsun? Aramızda niçin bu kadar insan, neden bu kadar engel koyuyorsun ? Sevgilim her şey bahane.. bütün söylediklerin.. Kelebek kanadı kadar ince, yağmur damlası kadar temiz bir aşk bu.. Korkmana, kaçmana gerek yok. 












MEKTUP 14



Seni sevmek mi beni mahveden
Uykusuz gecelerim mi aklımdan çıkmamana neden
Vazgeçmek isterken o en güzel anılarımız mı?
Beni sana kopamamak üzere bağlayan…
Şimdi hangisi elle tutulur
Hangisi yerden yere vurulur
Hangisi benim için seçilir
Hangisi sen için vazgeçilir…
Sevmek midir bu yoksa aşk mı?
Bazı şeylere gözü kapalı karar verdiren
Yoksa kaderin oyunumu
Bizi bütün bu iç bulandıran hallere sürükleyen
Bir bataklıkta kalmışçasına
Her çırpınışımızda biraz daha battığımız
Ve batacağımızı bile bile bize mantıklı gelen çırpınmalarımız…

Her şeye rağmen bir umudumuz vardı
Sesimizi (feryadımızı) duyan olacaktı
Son nefesimizde birisi çıkagelecekti…
Hep bu asılsız beklentiyle avuttuk ya birbirimizi
İşte sevmekle her şeyin üstesinden gelinmiyor bazen
Bazen eline koluna öyle bir zincir vuruyor ki felek
O bataktan çıkmak için yatığımız her hamle
Biraz daha batarak sonuçlanıyor…

Neydi bizim günahımız
Neydi bizi birbirimizden koparmaları için yaptığımız
Delice sevmek sevilmek miydi?
Her şeyi iyiye yorup oluruna bırakmak mıydı?
Ya da ne olursa olsun
Aşkımızın ölümsüz olduğunu düşünmek miydi?
...
Şimdi hangi suçumuz ağır basıyor
Bu kaybettiğimiz aşk oyununda
Kader neden hep istemediğimiz
Senaryoyu oynatıyor hayatımıza
Yoksa biz hayattan olmayacak şeyler mi istiyorduk;
Dileğimiz mutluluktu. . .olamayacak mıydık?
Dileğimiz kavuşmaktı. . .kavuşamayacak mıydık?
Dileğimiz ölene dek beraber olmaktı,
Yoksa buda mı olmayacaktı...
Ah... !
Beynimizi bulandıran bu sorular
Keşke hepsinin cevabı istediğimiz gibi olsaydı,
Keşke bu soruların hiç lüzumu olmasaydı sorulmaya
Ama çok geç her şey için,
Gelecek zaman için bile çok geç artık...
Uykusuz gecelerimde düşünüyorum da
Biz nerede yanlış yaptık diye
Ya da şöyle mi sorsam bulanık beynime
Biz bu kadar ağır ceza için ne yaptık_?
Bu sorulara da istediğimiz gibi cevap yok işte
Bu yüzden uyumadan geçiyor ya her gece...
Yarım yamalak uykularımı bölüyorsun
Rüyalarıma girerek
Ve sol yanıma o sızıyı bırakıyorsun
Gene aklıma düşerek...

Hayatımızdaki her saniye neden hep acıtarak geçiyor
Senin çaresiz evlenip gidişin,
Benim çaresiz bu evliliği seyredişim
Kimsenin bizi anlamaması...
Aslında on numara cinayet sebebi bütün bunlar
Ve acımasızca elimi kolumu bağlayanlar
İntihara sebep mi arıyorsun
İşte ortadalar...

Ama ne olursa olsun buda çözüm değil işte
Hayatta kalıp bazı şeylere katlanmak gerekiyor
Acı da olsa,
Yakıcı da olsa,
Çekilmezde olsa...
Oysa hayata dair ne hayallerimiz vardı
Unutulması imkânsız en güzel aşkı yaşamıştık;
Hani senin çekilmez ama tatlı kıskançlıkların…
Olmadık şeylere küsmelerin ağlamaların…
Ve her şekle girip seni teselli etmelerim…
Gözlerine sebepsiz dalıp gitmelerim…
Utanarak gözlerini kaçırmaların…
Masadaki peçeteyi paramparça edişin…
En sevdiğin oyuncağını hediye edişin…
Kaçamak arka mahalle buluşmalarımız…
Gizli saklı telefon görüşmelerimiz…
Ara sıra Murat’a yakalanmalarımız…
Cuma ders çıkışı pastane sohbetlerimiz…
...
Şimdi soruyorum bunların hangisi unutulur
Hangisi basit bir eşya gibi rafa kaldırılır
Bazen düşünüyorum da keşke hiç sevmeseydim seni
Keşke hiç sevmeseydin beni
Hiç yaşamamış olsaydık bütün bunları
Şimdi kendimi içkiyle avutuyorum
İyi bir şey yapmadığımı biliyorum
O gece unutturuyor seni, yaşadıklarımızı
Ama sabah her şey yine aynı oluyor
Buda daha bi koyuyor her seferinde
Şu an sabahı hatırlıyorum ve içimi sızlatıyorum
Çünkü sabah kalktığımda
Diğer sabahlardan farkı olmayacak...

Biz nedense her olumsuz şartta bile
Aramızdaki irtibatı koparmadık, koparamadık
Şimdilerde olduğu gibi
Ama bu seferki olumsuz şart sonuncusu galiba
Çünkü başkasıyla evlenmenden daha kötü şart olamaz sanırım
Sanırım her türlü acıyı fazlasıyla tattık
Şimdi biz hangi limana gidiyoruz
Sadece ufuk çizgisi görünen bir ummanın ortasında
Kürekleri bile olmayan köhne bir sandaldayız
Ne yöne gideceğimizi bile bilmiyoruz...

Ve yine her zamanki gibi
Herkese ve her şeye rağmen
Bir umudumuz var
Yine de bilmiyorum böyle nereye kadar
Kim bilir belki de hayırlısı bu
Hep dilediğim gibi
Ama
Her şey yine acı, yine yakıcı… 










MEKTUP 15





Bak gidiyorum... Birakip gitmez sandigin ben ,ölümü yüregime aldim iste gidiyorum.Ölüm vuslat belkide ,belkide hiçlik ölüm Ama ben ölümü gözü kara bir militan gibi cebime koydum gidiyorum .Bu gidis ne senden bir kaçis nede sana bir veda .Karsi konulmaz bi istek sadece ...belki irade disi ama iradeninde yok olusu bu gidis.Sen yoksun bu gidiste sevdiklerim yok .Sadece yoklugumun mutlu edecegi gülüsler yol arkadasim .Sonunda sana kavusmak yok ,ellerini tutup ,gözlerindeki denizleri görmekte .Dalgalarin çigliklar gibi haykirislarin ,simsek sakirtisi da .Yani sen yoksun...Her mezar tasi ayri bir hikayenin kitap kapagi...Onun için mezarliklar sehirlerin tarihini anlatir ya... Benim hikayemin kitap kapaginda ne yazacak acaba.Bunca çekilen çilenin ,acinin,yasanan güzel seylerin sonucunda böyle gitmek ne kadar zor.

Bak gidiyorum... Dönüsü olmayan bir yola... Gitme hakkimi kullaniyorum elimde olmasada .Istersen son kursunu sen s... yüregime .Senin elinle bitsin bu gidis Senin varligin yoldas olur belki böylece .Yada bosver sen hiç bulasma bu gidise .Kirlenmesin deniz gözlerin bu seyirle.Sen uçsuz bucaksiz ufuklari seyret .Belki bir gelen olur uzaklardan bekledigin.Ve bu gelis hiçbir gidisin seni mutsuz etmesine müsaade etmez .Her kar tanesine yer yüzüne inmeden tertemizdir,bembeyazdir.Ne olursa kirlilik adina yeryüzünde yasanir kar tanesi için.Ben yeryüzüne igneli asirlar oldu Sadece ismimin çagritirdigibeyazlik kaldi yadigar .O da kar.Sen hiç kar denilince siyahi hatirladinmi . Kirliligimle ,yanlislarimla,aglatilmisligimla,aldatilmisligimla- ve en önemlisi yüregimde tasimaktan yoruldugum sevdamla gidiyorum .Hakkini veremedigim belki hak etmedigim,yiprattigim ,yordugum ve üzdügüm sevdamla.

Bak gidiyorum .... Ölme hakkimi kullaniyorum tercih etmesemde .Telasi veriliyor yüregimdeki sevdanin Belki kilacak kimse bulunmayacak cenaze namazini sevdamin . Çünkü ben bu sevdayi tek basima suladim ve büyüttüm kimseden habersiz.Ölümüde sessiz olacak dogumuM gibi .

Bak gidiyorum... gitmez sandigin ben ölümü yüregimin avuçlarina aldim gidiyorum . Türküler sende kalsin ve gülüsler.Ben aglatilmisligimla gidiyorum .Mutluluklar senin olsun ben hüzünlerimle gidiyorum.Günesli güzel günler sana kalsin ben karanliklara gidiyorum .

Bak gidiyorum...Yasanmisliklarin izleri var yüregimde .Yasayamadiklarimin kiriklari.Belki anlayamayacaksin ben iama sen kalmana bak. Ama anlamak istersen beni sor........Ney.Yada sen bosver kalmana bak sen .Gözlerini ufuklara dik .Belki uzaklardan gelen bir beklenen hiçbir gidise müsaade etmeyecek kadar mutlu eder seni.


Sen eyy düse bile girmesi yasak sevgili ...

Hayallerim kadar agir aksak sevgili


Garip tutsak sevgili HOSÇAKAL 










MEKTUP 16




Canım,güller gülü güzel karanfilim,
Sen baharın yağmurlarla getirdiği özlemdin içimdeki, sen çiğ tanesi kadar saf ve ne olduğunu asla anlayamadığım yanımdın benim ve sen denize düşüp de ıslanmaktan korkutan bir savaştın yüreğimde..
Özlemini her gece koynumda hissettiğim ve seni hiçbir zaman sevmekten vazgeçmediğim için özeldin.
Soran gözlerle yüzüme baktığında ya da her ayrılışında fırtınalar kopardı yüreğimde, sen hiç bilmezdin. Benin susuşum senin kaçışını desteklerdi belki de. Belki de gerçekten öyle.

Söyleyemediğim sözlerle doldu kalbim ve sen her seferinde gün batışını anımsattın bana, onun kadar güzel, onun kadar huzur verici. Aslında hep onun kadar uzaktın bana ama ben hep yakınımda hissettim seni, uzanıp tutacak kadar yakınımda..
Uzaktan sevmeyi hiç sevmiyordum aslında ama uzaktan sevmek zorundaydım. Kimse bilmemeliydi seni sevdiğimi, sonra kopup giderdin benden, arkadaş bile kalmazdın, bilirdim.
Bir sevdiğin vardı, duymuştum sonra da sen anlattın sevgilini. Hiç görmediğim birinden nefret ettim onu sevdiğin için. Ve sonra dayanamaz oldu gönlüm bu ağırlığa. Seni görmekten acımaya, kanamaya başladı. Tükeniş başladı benim için ömrümün baharında.
Çok da tatlıydın, rüyalarımda gördüm seni. Kumsalda dolaştığımızı, ay ışığında dans ettiğimizi gördüm ve her gerçeğe dönüşümde hayaller biraz daha uzaklaşmaya başladı benden. Artık biliyordum seni benden ayıracak hiçbir şey kalmamıştı. Yüreğimden seni söküp alacak hiçbir güç bulamadım.
Bir sonbahardı hatırlıyorum. Sararmış yapraklar caddelerde, telaşlı insanlarla doluydu ve ben ilk kez hatırlıyordum yaşamanın ne demek olduğunu. Kuşların öttüğünü fark ettim ve denizin mavi olduğunu ve dünyanın senin etrafında dönmediğini.
Hala seni seviyorum hala seni her görüşümde yüreğim kanatlanıp uçacakmış gibi hissediyorum. Ama artık biliyorum, aşk tek kişilik de yaşanabilir ve zaten sen bunu anladığın günden beri daha yakınsın bana. Belki de beklediğin buydu, güvenmemdi kendime. Şimdi her şeyi fark ederek yaşıyorum ve her şeyin tadına varıyorum ama hala bir yerim eksik biliyorsun. Ama ben de biliyorum ki hiçbir şey eksik kalamaz. Elmanın bile iki yarısı vardır ve benim eksik tarafım sensin.
herkes bilsin aşkımı o hariç................ 










MEKTUP 17





Kalemimi aldım elme seni kazımak için mısralara
hep böyle başlarım yazmaya AMA
hep hüsranla sonuçlanırım mısralarımın sonunda
tıpkı aşk gibi ilerler mısralarım
ilki heyecadır yazdıklarımın akıl ile kalp arasında gidip gelen
sonra bırakıverir kendini koyuluğunda aşkın bir yorgunluk çayı gibi
hiç bitmez dersin ve bunu yanındakilere kabullendirmek istersin
sonra hoyrat birses çıkıverir sevdiklerinin arasından
"oğlum hep böyle der insan ama sonra pişman olursun"
ne mümkün seni düştüğün aşk alevinden çekip almak
taaki küllerinde savruluncaya kadar
hazin son yaklaşmıştır artık senin için
bahaneler dizboyu olmuştur o eskiden toz kondurmadığın sevdanda
"SONRA ARA"kelimesi ima olur ayrılıklara
bir bakmışsın sırılsıklamsın ama güneş battıktan sonra
yine sana kalmıştır ayrılıkla harabeleşmiş gönül sarayını yapılandırma
ve iddaalı konuşursun"BİRDAHA SEVMEM LAN"deyip
ama..ama...ama yine aynı senaryo ve başroldeki yine sen
ve yine kahramanken köle olan sen
biliyor musun bence sen beni dinle ve hiç sevme
çünkü birkere sevdin mi birdaha bırakmaz bu leke peşini!!!
unutma bu mısralar sende batmamalı bu beyaz sayfada
BU MISRALARI YAZANDA BATTIĞI GİBİ!!! 











MEKTUP 18






bir mektup gözlerinden aşağı satırlara geçmeyi bekleyen kırık zincirlerle tutunmuş kelimelerle önünde..

yine bir hitap cümlesi yok seslenişlerin en başında..yazıların sürüklemek istediği sisli ufuklara yine yelkenler fora mı diyorum ne...
bir gemi bukadar deniz suyu taşırmı deme , ben zaten batmadığına şaşkın korkusuz bir yolcu.. ya diğer yolcular nerde...

kimsenin beklemediği limanlarda demirlediğinden bu dikduruş belki..
bu pas da biraz onun eseri..uğramam gereken deniz aşırı ülkeler istila olmuş , karşılıksız mektuplara beyaz sayfalar ağır geliyo... yazılmamak mı istiyor ne.. okumuyormusun ne.. bu kadar mı uzun ... bukadar mı anlamsız...

içtiğim kahvelerle kurduğum nice kırkyıllıklar.. gözler yerlerde , fal bekleyen fincanlar.. sebepsiz sorular , daha kalmazmmıydınlar..
her vakitte ise bir misafiri bir çıkacak kapı bekler...
zili çalmadan buyurmaları vardı hatıralarımın... kapı önünde beklemeler kucak dolusu... uzanmamıştı , uzanmayacaktı zillere eller...

ne zaman kalkacağım ilk yudumda acı kahve ile ağzımda... ardından birbiri ardına gelen tarafından tatlılar..neden bukadar tatlıyken sessiz evler... pencere soğuk üflemiyor , bana kapıyı gösteriyor her saate bakışımda...

her şeyin üstüne su getirmeler yokmu... rengi olmayan eşsiz varlığı bardaksız taşımalaınr yokmu... hangimiz acaba su diye yanı başına koymaların yokmu.. ve sorulanların cevap verememesi...

bir kez daha su istedim , biraz daha koltukmu çekiyor beni ne... ayaklarım kapıya gidemiyor... sabaha mı koşuyor akrep yelkovan bu ne hız... su yerine ellerinde hep kalem hep kalem.. kağıtlarını yinemi bulamıyosun...ellerine sakın yazma.. duvarlara sakın yazma.. sözlerine sakın yansıtma... yazdıklarını da sularla silme... bir damlanla bir fıtına götürme...

misafirlikte uyuya kalmışım , kimsesiz limanlarda bukadar demirlememişti ya gemi... acı kahveden ağzımda eser yok.. kırkyıllıklarla dolu bir sayfa cebimde.. yine en şık elbiselerimle kapıya yöneliyorum..
en güzel vedalar misafirliktedir ya , tebessümle karşılarsın , tebessümle uğurlarsın.. yoktur eşi..
hep buruklukla karşılayan damlalarla uğurlayan ben için...

çıkmadan birazdaha su alabilirmiyim... 











MEKTUP 19





Aramak... Ömür boyunca aramak... Yalnız seni aramak.. Paslı teneke kutularda,
küf kokan dolaplarda, çerçevelerde, tenhalarda, ağaç diplerinde, sonra vapurlarda,
trenlerde hep seni aramak. Belki bu şehirde değilsin. Ne çıkar? Seni arıyorum ya.
Belki de aynı sokakta evlerimiz, sabahları beni görüyorsun işime giderken.
Sonra akşamı bekliyorsun, alacakaranlığı... Beni bekliyorsun yada bir başkasını,
bir başkasını..
Hiç gel demeyeceğim sana.. Aramak neredeyse ben oradayım. Ayaklarım ne
güne duruyor? Yok yok birden karşıma çıkma. Kaç saklan Seni aramak istiyorum.
Git bu şehirden haydi git. Dağlara çık, o uzak dağlara. Rüzgarların krallığında
hüküm sür. Baktın ki oraya da geldim, yine kaç. Başını al açıl denizlere. Gemilerin
en güzeli, en büyüğü dilediğin limana götürmeli seni, dilediğin yerde demir atmalı.
Ben küçük bir balıkçı kayığı ile peşinden gelsem yeter. Seni arıyorum ya!
Bir yıl, beş yıl, on yıl değil; beşikten mezara kadar aramalı insan, ama ne aradığını
bilmeli. Yaklaşıp uzaklaşmalı aradığından. Okyanus dalgaları üstünde bir küçük
tekne gibi alçalıp yükselmeli. Yalınayak koşmalı yollarda, ayaklarını sivri taşlar
kesip kanatmalı. Çöllerden geçmeli yolu, yanmalı kavrulmalı. Sonra gözün alabildiğine
ak, soğuk ülkelere düşmeli. Buzlar kırılmalı ayaklarının altında, üstüne kar yağmalı.
Bir gün bulacaksam bile parça parça bulmalıyım seni. Ayaklarını Afrika`dan getirip bir
kağıt üzerine yapıştırmalıyım. Saçların Sibirya`da olmalı dudakların Çin`de.
Gözlerin Hindistan`da bir mabudun gözleri olmalı. Ellerin İtalya`da bir heykelin elleri.
Bulursam seni parça parça bulmalıyım.
Yinede bir yerin eksik olmalı.
Yeniden yollara düşmeliyim, onu aramalıyım.
Ve tam seni tamamladığım anda ölmeliyim 










MEKTUP 20




Yapamıyorum dost…Yaşayamıyorum...her parça etim yük oluyor, ağırlık oluyor üstümde.rabbimin emaneti bir beden, bir can.ona bile bakamıyorum..ölümü hissediyorum.yakınlarmda dolaşıyor.huzur buluyorum.yapayalnız çığlık çığlığa ağlayarak geldiğim dünyadan, yapayalnız sessizce ağlayarak gidiyorum.son kez kapanacak gözlerim.son duyduğum ses ne olacak kim bilir.ruhum yabani bir diken toprağı parçalayışı gibi –gerçekleşmesi kaçınılmz ve bekleyişi daha sancılı- ayrılacak bedenmden.soğuyacak tenim.bulacaklar bu et yığını gibi şeyi.önce bir şok.sonra kimi ağlayacak belki.götürecekler.kaskatı bedenimi yıkayacak bir el.üç metre bir beze saracak onu.cepsiz, cepkensiz, bembeyaz, tertemiz.tabutumun üstüne bir başörtü koyacaklar.inşallah odamdakini koyarlar.siyah…rabbime en yakın anlarımda başımın üstünde…sonra yeşil örtülü tabutumu kaldıracaklr.etimi taşıyacak onlar yalnzca.kalbimde gömülü sevginin yükünü, sırtımdaki dertlerin ağırlığını, aklımdaki hayallri bilmeden.asla gerçek olamayacak hayalleri.derken varacağız mezarlığa.hiç görmediğim teyzemin minicik mezarının yanına bir çukur kazacaklr.indirecek birisi bni içeri.bir kaç kürek toprak atacak, küreği saplayacak.sonra biri daha.mezarlktki adamn oğlu su dökecek mezarıma.eline bi kaç kuruş tutuşturacaklr.mutlu olacak çocuk…mezarlığın çıkışına doğru yürürken cemaat, rabbimin melekleri alacak bni.bn kimbilir nelerle karşılaşırkn mezarlktn çıkanlrn elleri başlarına yönelecek.siyah örtüler sıyrılıp çantaya kaldırılacak, hüzünler gibi.dolaba kaldırılacak sonra, bir sonraki hüzüne kadar.sonra teneffüs zili çalacak mezarlığın karşısındaki okulun.çocuklr aynı neşeyle çıkacaklr yne teneffüse.dünya yne 24 saatte bitirecek dönüşünü.pınarlarda tomurcuk tomurcuk bir kaç damla gözyaşından başka bir şey kalmayacak benden geride.ki o gözyaşları gerçek olsaydı eğer, yaşarken bn, birer sıcak tebessüm olurdu gözlerde, bir sevgi dolu bakış, beraber çarpan bir yürek, bni düşünmeden edemeyen bir us.işte bu koyacak bir tek.bir gönülde bir iz bırakamadan terk edivermek dünyayı..bir ömrü yaşamamak..yaşayamamak

 
EKSTRALARIMIZ
 








RADYO DİNLE


HABERLER
 















SİNEMA VE KİTAP DÜNYASI
 




 
Bugün 4 ziyaretçi (9 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol